Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DNA’yı Onaran Enzimin Baskılayıcısı, İltihap Oluşumunu da Önleyebiliyor

İsveç Karolinska Enstitüsü bilimcileri liderliğinde, Texas Üniversitesi Tıp Bölümü, Uppsala Üniversitesi ve Stockholm Üniversitesi bilimcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen bir çalışma sonucunda,  yeni bir eylem mekanizması olan bir anti-enflamatuar ilaç molekülü  geliştirildi. İlgili makale  Science  dergisinde yayımlandı. Karolinska Enstitüsü’nden Thomas Helleday şöyle anlatıyor:  “Enflamasyonu baskılayan yeni bir ilaç molekülü geliştirdik. Hücrelerde enflamasyonun doğuş şekliyle ilgili genel bir mekanizma olduğunu düşündüğümüz bir proteinin üzerine etkiyor.” Yapılan keşif, Helleday’ın grubunun bedende DNA’nın nasıl onarıldığına ilişkin yıllardır sürdürdüğü araştırmaların bir sonucu olarak gerçekleşti. Amaçlardan biri,  tümör hücrelerinin DNA’sına hasar vererek, kanserle savaşmaktı . Çeşitli ilerlemeler zaten raporlanmıştı ve bunlar, başka şeylerin yanı sıra,  PARP baskılayıcıları  kullanılarak ırsi göğüs ve yumurtalık kanserinin yeni bir tedavisine olanak sağlamıştı. Ke

Bazı Bakteriler Stres Altında Hücre Duvarını Kaybediyor

İpliksi bakteriler, ozmotik stresin etkisi altında artık bir hücre duvarı olmayan hücreler oluşturur. Hücre duvarı, bakteri için koruma görevi gören bir yapıdır. 4 Aralık’ta (2018)  Nature Communications ‘da yayımlanan bir  çalışmada , toprakta bulunan ve antibiyotik üreten ipliksi bir bakteri olan aktinomisetler üzerinde araştırmalar yürütüldü. Bakterilerin, kendilerini stresin çeşitli biçimlerine karşı koruyan ve dolayısıyla da önemli bir yapı olan hücre duvarına sahip oldukları bilinir. Fakat aktinomisetler üzerinde yürütülen çalışmada, araştırma ekibi, çoğu  aktinomisetin  ozmotik stresin etkisi (örneğin; denizdeki gibi yüksek tuz konsantrasyonu) altında hücre duvarı olmayan hücreler ürettiğini keşfetti. Mikroskopla yapılan gözlemlerde, bakterilerin bu koşullar altında hücre duvarı olmayan yuvarlak hücreler oluşturduğu görüldü. Hücre duvarı bulunmayan bakterilerin olduğu bir süredir biliniyordu ancak şimdiye kadar sadece yapay koşullar altında, örneğin;  antibiyotiğin  faz