Ana içeriğe atla

Bazı Bakteriler Stres Altında Hücre Duvarını Kaybediyor


İpliksi bakteriler, ozmotik stresin etkisi altında artık bir hücre duvarı olmayan hücreler oluşturur. Hücre duvarı, bakteri için koruma görevi gören bir yapıdır.
4 Aralık’ta (2018) Nature Communications‘da yayımlanan bir çalışmada, toprakta bulunan ve antibiyotik üreten ipliksi bir bakteri olan aktinomisetler üzerinde araştırmalar yürütüldü. Bakterilerin, kendilerini stresin çeşitli biçimlerine karşı koruyan ve dolayısıyla da önemli bir yapı olan hücre duvarına sahip oldukları bilinir. Fakat aktinomisetler üzerinde yürütülen çalışmada, araştırma ekibi, çoğu aktinomisetin ozmotik stresin etkisi (örneğin; denizdeki gibi yüksek tuz konsantrasyonu) altında hücre duvarı olmayan hücreler ürettiğini keşfetti.
Mikroskopla yapılan gözlemlerde, bakterilerin bu koşullar altında hücre duvarı olmayan yuvarlak hücreler oluşturduğu görüldü. Hücre duvarı bulunmayan bakterilerin olduğu bir süredir biliniyordu ancak şimdiye kadar sadece yapay koşullar altında, örneğin; antibiyotiğin fazla olduğu ya da hücre duvarının çözülmesini sağlayan enzimlerin bulunduğu laboratuvar koşullarında oluşturulabilmişti. Nature Communications‘da yayımlanan bu çalışma, ilk kez, daha doğal koşullar altında bakterilerin hücre duvarı bulunmayan hücreler üretebildiğini gösteriyor.

Biyolojide Yeni Bakış Açıları

Keşif, alanda ciddi bir şaşkınlığa neden oldu. Çünkü çalışma, stres altında mikroorganizmaların esnekliğine ve bulundukları ortama adapte olma yetilerine dair tamamen yeni bir kavrayış sağlıyor. Belki de hücre duvarı olmadan gelişmek, bakteriler açısından stres sürecine direnmek için önemli bir adaptasyondur.
Keşif yalnızca bilim için önemli değil, aynı zamanda da toplum üzerinde önemli sonuçlar oluşturabilir. Aktinomisetler, insanlar için nispeten masum bakterilerdir, fakat diğer birçok bakterinin de hücre duvarı bulunmayan hücreler üretme yetisini kazanma ihtimali bulunuyor. Hastalık yapıcı bakteriler de aynı adaptasyonu bizim içimizde yapıyor olabilir, bu da onların bağışıklık sistemimizden nasıl saklanabildiğini açıklayabilir, çünkü hücre duvarı bağışıklık sistemimiz için önemli bir işarettir.
Öte yandan, hücre duvarının bu kaybı, hücre çeperi oluşumunu engelleyen antibiyotiklerin kullanımıyla daha da teşvik edilebilir. Böyle bir antibiyotik tedavisinden sonra, bakteriler hücre duvarı bulunan hücreleri tekrar oluşturabilir ve yenileyebilir, bu da sizi tekrar hasta edebilir. Araştırma ekibine göre, bu araştırmaların derinleştirilmesi, bilim topluluğu için gelecek yıllarda önemli bir amaç haline gelecek

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DNA Molekülü Hücre İçinde Hangi Kılıklara Girer?

Genetik, terminolojik açıdan çok zengin, yani çok fazla terimin bulunduğu bir bilim dalı. Özellikle kromozomlar ve kromozom sayıları hakkında konuşurken, kafa karışıklığı yaşanabiliyor. Homolog kromozom nedir? İkilenmiş kromozom nedir? Kromatit neydi, kromatin neydi? DNA tüm bunların neresinde? Bu terimlerin tanımlarını ve birbirleri ile ilişkilerini oturtmak gerekiyor. Bu amaçla, işe hücre bölünmesini anımsayarak başlayalım. Hücreler Çoğalmak İçin Bölünür Hücre çevrimi sırasında, ökaryotik organizmaların bedensel (somatik; üreme ile ilgisiz) hücreleri büyür ve bölünür. Mitoz adı verilen bu süreçte, tek bir ebeveyn hücrenin yerini iki tane özdeş yavru hücre alır.  Üreme hücrelerini oluşturmak için izlenen yol olan mayoza bu yazıda girmeyeceğiz. DNA Kopyalanır Bir hücre bölünmeden önce, taşıdığı tüm DNA’nın (nükleik asit moleküllerinin) kopyasını yapmalıdır ki, yavru hücrelerin her ikisi de genetik bilginin tam birer kopyasına sahip olabilsin. Her bir tekil DNA molekülü bir k

Dünyamız Nasıl Evrim Geçirdi?

Evrende ve dünyamızda hiçbir şey aynı biçimde kalmaz. Madde, galaksiler, yıldızlar, yıldız sistemleri, gezegenler ve gezegenlerin bileşenleri sürekli bir evrimleşme sürecinden geçer. Atmosfer de bunların dışında değildir elbette. Oksijensiz dönem  Yer’in oluşumu aşağı yukarı 4,5 milyar yıl öncesine denk düşer. Güneş sistemi ve gezegenlerin oluşumuna dönük yapılan çalışmalarda Yer’in ilk oluşum döneminde oldukça sıcak olduğu ve atmosferinin de bulunmadığı öne sürülür. Yer’in bu devri; çeşitli büyüklükte göktaşlarının çarpması ve volkanik faaliyetler soncunca karbon dioksit ve azot gazı gibi gazların serbest kaldığı, suyun buhar olarak atmosferde bulunma olasılığının olduğu bir dönemdir. Yer’in oluşum dönemini temsil eden bir görsel çalışma. Gökcisimlerinin çarpması ve volkanik faaliyetler nedeniyle yer yüzeyi şu anki halinden çok uzakta. Bu dönemde ilkel atmosfer oluşumun başladığı ileri sürülmektedir. Dev çarpışma hipotezi de bu dönem için öne sürülmüştür. Bu hipotezde; Yer’

Çölde Havadan Su Toplayan Cihaz

Yeterince yağış almayan ya da iklim değişikliği nedeniyle gitgide kuraklaşan bölgelerde susuzluk sorununa karşı yerel ve ucuz çözümler geliştirilmesi çok önemli. Son yıllarda yeni nesil teknolojilerden yararlanılarak atmosferdeki su buharından su elde etmeye yarayan çeşitli sistemler üzerinde çalışılıyor. Yine bu amaçla geliştirilen yeni bir cihazla çölde sadece güneş ışığı kullanılarak içilebilir su elde edilebiliyor. Daha önce atmosferden az enerjiyle su toplamak üzere geliştirilen cihazları, nispi nem oranı %50’nin altında olan yerlerde çalıştırmakta hayli güçlük çekiliyordu. Yeni cihaz ise özel bir malzeme sayesinde nispi nem oranı %20 gibi düşük bir seviyede olan yerlerde bile havadan  su toplayabiliyor. Nispi nem fazla olduğunda havadaki suyu toplamak kolay ancak nemli yerlerde de zaten su sıkıntısı yaşanmıyor. Silika jeller gibi süngersi malze