Ana içeriğe atla

Parazitler Yaşlanmayı Önlemeye Yardımcı Olabilir mi?


Dört gün önce açık erişimli eLife bülteninde yayımlanan bir inceleme makalesine göre parazit kurtlar, daha uzun yaşamanın ve kronik hastalıklardan kurtulmanın anahtarını taşıyor olabilir.


İncelemede, vücutlarımızda nispeten zararsız şekilde yaşamaya alışkın ‘eski dostlarımız’ kurt parazitleri kaybetmenin, yaşlanmayla ilişkili iltihaplanmaya sebep olabileceğini öne süren ve sayıları giderek artan bulgulara bakılıyor. Bu durum, dikkatli şekilde kontrol edildiği takdirde; iyileştirici kurt tedavilerinin yaşlanmayı önleyebileceğini ve kalp hastalığı ile demans gibi hastalıklara karşı koruma sağlayabileceği ihtimalini ortaya çıkarıyor.


Çalışmanın yazarı ve College London Üniversitesi Sağlıklı Yaşlanma Enstitüsü’nde üniversite öğrencisi olan Bruce Zhang, şöyle açıklıyor: “Gelişmiş ülkelerdeki ortakçı mikroplara ve bağırsak kurtlarına maruz kalma seviyelerinde görülen azalma, alerjik ve otoimmün iltihabi bozuklukların artmasıyla bağlantılı. Bir diğer ihtimal ise ‘eski arkadışımız’ olan mikrop ve kurtların bu kaybını; iltihabi yaşlanma şeklinde bilinen ve yaşlanmayla ilişkilendirilen steril iltihaplanmayı artırması.”


İltihabi yaşlanmanın, hayatın sonraki dönemlerinde önemli hastalıklara katkı yapan bir etmen olduğu giderek daha fazla düşünülüyor. Bu hastalıklar arasında kalp hastalıkları, demans, kanser, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kemik erimesi, yaşla ilişkili göz hastalığı ve (son zamanlarda) SARS-CoV-2 (COVID-19) enfeksiyonları sırasında görülen şiddetli belirtiler yer alıyor.


Öne sürülen kuramlardan biri de, bağırsak mikrobiyomunun iltihabi yaşlanmaya sebep olabileceği yönünde. Fakat şimdiye dek, makrobiyomu (makro organizmaların ekosistemi) meydana getiren organizmaların rolü pek göz önüne alınmamış; bunlar arasında karaciğer kelebekleri, şerit kurtlar ve yuvarlak kurtlar gibi kurtlar da bulunuyor.


Kurtlar, insanlara evrimsel tarimiz boyunca bulaşmış ve bunun sonucunda, bağışıklık yanıtımızı manipüle etmede ustalaşmışlar. Bunun karşılığında ise insanlarda, kurtların mevcudiyetine yönelik çeşitli seviyelerde tolerans evrimleşmiş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DNA Molekülü Hücre İçinde Hangi Kılıklara Girer?

Genetik, terminolojik açıdan çok zengin, yani çok fazla terimin bulunduğu bir bilim dalı. Özellikle kromozomlar ve kromozom sayıları hakkında konuşurken, kafa karışıklığı yaşanabiliyor. Homolog kromozom nedir? İkilenmiş kromozom nedir? Kromatit neydi, kromatin neydi? DNA tüm bunların neresinde? Bu terimlerin tanımlarını ve birbirleri ile ilişkilerini oturtmak gerekiyor. Bu amaçla, işe hücre bölünmesini anımsayarak başlayalım. Hücreler Çoğalmak İçin Bölünür Hücre çevrimi sırasında, ökaryotik organizmaların bedensel (somatik; üreme ile ilgisiz) hücreleri büyür ve bölünür. Mitoz adı verilen bu süreçte, tek bir ebeveyn hücrenin yerini iki tane özdeş yavru hücre alır.  Üreme hücrelerini oluşturmak için izlenen yol olan mayoza bu yazıda girmeyeceğiz. DNA Kopyalanır Bir hücre bölünmeden önce, taşıdığı tüm DNA’nın (nükleik asit moleküllerinin) kopyasını yapmalıdır ki, yavru hücrelerin her ikisi de genetik bilginin tam birer kopyasına sahip olabilsin. Her bir tekil DNA molekülü bir k

Dünyamız Nasıl Evrim Geçirdi?

Evrende ve dünyamızda hiçbir şey aynı biçimde kalmaz. Madde, galaksiler, yıldızlar, yıldız sistemleri, gezegenler ve gezegenlerin bileşenleri sürekli bir evrimleşme sürecinden geçer. Atmosfer de bunların dışında değildir elbette. Oksijensiz dönem  Yer’in oluşumu aşağı yukarı 4,5 milyar yıl öncesine denk düşer. Güneş sistemi ve gezegenlerin oluşumuna dönük yapılan çalışmalarda Yer’in ilk oluşum döneminde oldukça sıcak olduğu ve atmosferinin de bulunmadığı öne sürülür. Yer’in bu devri; çeşitli büyüklükte göktaşlarının çarpması ve volkanik faaliyetler soncunca karbon dioksit ve azot gazı gibi gazların serbest kaldığı, suyun buhar olarak atmosferde bulunma olasılığının olduğu bir dönemdir. Yer’in oluşum dönemini temsil eden bir görsel çalışma. Gökcisimlerinin çarpması ve volkanik faaliyetler nedeniyle yer yüzeyi şu anki halinden çok uzakta. Bu dönemde ilkel atmosfer oluşumun başladığı ileri sürülmektedir. Dev çarpışma hipotezi de bu dönem için öne sürülmüştür. Bu hipotezde; Yer’

Çölde Havadan Su Toplayan Cihaz

Yeterince yağış almayan ya da iklim değişikliği nedeniyle gitgide kuraklaşan bölgelerde susuzluk sorununa karşı yerel ve ucuz çözümler geliştirilmesi çok önemli. Son yıllarda yeni nesil teknolojilerden yararlanılarak atmosferdeki su buharından su elde etmeye yarayan çeşitli sistemler üzerinde çalışılıyor. Yine bu amaçla geliştirilen yeni bir cihazla çölde sadece güneş ışığı kullanılarak içilebilir su elde edilebiliyor. Daha önce atmosferden az enerjiyle su toplamak üzere geliştirilen cihazları, nispi nem oranı %50’nin altında olan yerlerde çalıştırmakta hayli güçlük çekiliyordu. Yeni cihaz ise özel bir malzeme sayesinde nispi nem oranı %20 gibi düşük bir seviyede olan yerlerde bile havadan  su toplayabiliyor. Nispi nem fazla olduğunda havadaki suyu toplamak kolay ancak nemli yerlerde de zaten su sıkıntısı yaşanmıyor. Silika jeller gibi süngersi malze