Ana içeriğe atla

Beyinden beyine düşünce aktarımında yeni adım


Araştırmacıların geliştirdiği üç kişilik bir beyin ağı, katılımcıların birbirlerine düşünce göndermesine olanak sağladı.

Daha önce beyinden beyine iletişim için bazı deneyler yapılmıştı ancak yeni yapılan bir çalışma ile gerçek beyin ağları kurmak mümkün hale geldi. Araştırmacıların geliştirdiği üç kişilik bir beyin ağı, katılımcıların birbirlerine düşünce göndermesineolanak sağladı. Çalışmada katılımcılar, Tetris benzeri bir oyunu, ekranın sadece bir kısmını görerek ve diğer kısımlardaki görüntüler konusunda diğer katılımcıların beyninden gelen sinyallere dayanarak oynadı.
Beyin ağı, elektriksel aktiviteyi kaydetmek için EEG cihazı ve bilgi göndermek için transkraniyal manyetik uyarım sisteminden oluşan bir düzenden faydalandı. Katılımcılardan sadece biri hem veri gönderip hem de alabiliyordu ancak hiç kimse ekranın tamamını göremiyordu. Ekran bilgisi, alıcı kişiye bilgi gönderen iki kişi tarafından sağlanıyordu. Komut gönderebilen kişiler, farklı sıklıklarla yanıp sönen LED ışıklara odaklanarak beyin sinyallerini değiştiriyor ve oyundaki blokları döndürüyorlardı. Alıcı kişi bloğu değiştirip değiştirmeyeceğini bu sayede bilebiliyordu. Hatta diğer iki kişiden biri alıcıyı kandırmaya çalıştığında, bunu da fark edebiliyordu.

Gelecek için umut vadediyor

Tabii bu deney, gerçek anlamda telepatiye hiç benzemiyor. Dışarıdan müdahale gerektiriyor ve tek seferde tek bir bilgi gönderebiliyor. Teknoloji geliştikçe daha fazla kişinin böyle bir sisteme bağlanması sağlanabilir ve sistem üzerinden daha karmaşık bilgiler gönderilebilir. Böyle bir sistem kolaylıkla karmaşa yaratabilir. Ortaya çıkacak mahremiyet sorunları da cabası. Ancak yeni iletişim yöntemleri geliştirme ve beynin çalışma mekanizmalarını inceleme konusunda bilimciler bu gibi bir sistemden fayda sağlayabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DNA Molekülü Hücre İçinde Hangi Kılıklara Girer?

Genetik, terminolojik açıdan çok zengin, yani çok fazla terimin bulunduğu bir bilim dalı. Özellikle kromozomlar ve kromozom sayıları hakkında konuşurken, kafa karışıklığı yaşanabiliyor. Homolog kromozom nedir? İkilenmiş kromozom nedir? Kromatit neydi, kromatin neydi? DNA tüm bunların neresinde? Bu terimlerin tanımlarını ve birbirleri ile ilişkilerini oturtmak gerekiyor. Bu amaçla, işe hücre bölünmesini anımsayarak başlayalım. Hücreler Çoğalmak İçin Bölünür Hücre çevrimi sırasında, ökaryotik organizmaların bedensel (somatik; üreme ile ilgisiz) hücreleri büyür ve bölünür. Mitoz adı verilen bu süreçte, tek bir ebeveyn hücrenin yerini iki tane özdeş yavru hücre alır.  Üreme hücrelerini oluşturmak için izlenen yol olan mayoza bu yazıda girmeyeceğiz. DNA Kopyalanır Bir hücre bölünmeden önce, taşıdığı tüm DNA’nın (nükleik asit moleküllerinin) kopyasını yapmalıdır ki, yavru hücrelerin her ikisi de genetik bilginin tam birer kopyasına sahip olabilsin. Her bir tekil DNA molekülü bir k

Dünyamız Nasıl Evrim Geçirdi?

Evrende ve dünyamızda hiçbir şey aynı biçimde kalmaz. Madde, galaksiler, yıldızlar, yıldız sistemleri, gezegenler ve gezegenlerin bileşenleri sürekli bir evrimleşme sürecinden geçer. Atmosfer de bunların dışında değildir elbette. Oksijensiz dönem  Yer’in oluşumu aşağı yukarı 4,5 milyar yıl öncesine denk düşer. Güneş sistemi ve gezegenlerin oluşumuna dönük yapılan çalışmalarda Yer’in ilk oluşum döneminde oldukça sıcak olduğu ve atmosferinin de bulunmadığı öne sürülür. Yer’in bu devri; çeşitli büyüklükte göktaşlarının çarpması ve volkanik faaliyetler soncunca karbon dioksit ve azot gazı gibi gazların serbest kaldığı, suyun buhar olarak atmosferde bulunma olasılığının olduğu bir dönemdir. Yer’in oluşum dönemini temsil eden bir görsel çalışma. Gökcisimlerinin çarpması ve volkanik faaliyetler nedeniyle yer yüzeyi şu anki halinden çok uzakta. Bu dönemde ilkel atmosfer oluşumun başladığı ileri sürülmektedir. Dev çarpışma hipotezi de bu dönem için öne sürülmüştür. Bu hipotezde; Yer’

Çölde Havadan Su Toplayan Cihaz

Yeterince yağış almayan ya da iklim değişikliği nedeniyle gitgide kuraklaşan bölgelerde susuzluk sorununa karşı yerel ve ucuz çözümler geliştirilmesi çok önemli. Son yıllarda yeni nesil teknolojilerden yararlanılarak atmosferdeki su buharından su elde etmeye yarayan çeşitli sistemler üzerinde çalışılıyor. Yine bu amaçla geliştirilen yeni bir cihazla çölde sadece güneş ışığı kullanılarak içilebilir su elde edilebiliyor. Daha önce atmosferden az enerjiyle su toplamak üzere geliştirilen cihazları, nispi nem oranı %50’nin altında olan yerlerde çalıştırmakta hayli güçlük çekiliyordu. Yeni cihaz ise özel bir malzeme sayesinde nispi nem oranı %20 gibi düşük bir seviyede olan yerlerde bile havadan  su toplayabiliyor. Nispi nem fazla olduğunda havadaki suyu toplamak kolay ancak nemli yerlerde de zaten su sıkıntısı yaşanmıyor. Silika jeller gibi süngersi malze