Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Her Yıl COVID-19 Aşısı mı Olacağız?

İlk kez ortaya çıktığından beri SARS-CoV-2 virüsü ve grip virüsü sıklıkla karşılaştırılıyor. Nedenini görmek ise zor değil: ikisi de havaya yayılan, potansiyel olarak ölümcül virüsler. Elbette artık bu yüzeysel benzerliklerin bazı ölümcül farklılıkları gizlediğini biliyoruz: COVID-19 gripten çok daha şiddetli ve tehlikeli. Ancak aşılarla ilgili bilim gelişmeye devam ettikçe, iki hastalığın ortak bir yanı daha varmış gibi görünmeye başlıyor: Vücudumuzun onlarla savaşmasına yardımcı olmak için yıllık olarak takviye aşı ihtiyacı… Yeni mRNA aşılarından birinin arkasındaki biyoteknoloji şirketi Moderna, geçtiğimiz hafta yıllık Ar-Ge Günü’nde kanser, kalp hastalığı ve çeşitli solunum yolu hastalıklarına karşı mRNA aşılarının geliştirilmesi de dahil olmak üzere bir dizi ilerlemeyi duyurdu. Ancak, sağlık araştırmacıları ve hükümetler COVID-19 aşılarının geleceğine baktıkça, duyurdukları bir program – grip ve COVID-19 destekleyici aşı kombinasyonuna yönelik ilk adımlar – özellikle dikkat çekici

Parazitler Yaşlanmayı Önlemeye Yardımcı Olabilir mi?

Dört gün önce açık erişimli  eLife bülteninde yayımlanan bir inceleme makalesine göre parazit kurtlar, daha uzun yaşamanın ve kronik hastalıklardan kurtulmanın anahtarını taşıyor olabilir. İncelemede, vücutlarımızda nispeten zararsız şekilde yaşamaya alışkın ‘eski dostlarımız’ kurt parazitleri kaybetmenin, yaşlanmayla ilişkili iltihaplanmaya sebep olabileceğini öne süren ve sayıları giderek artan bulgulara bakılıyor. Bu durum, dikkatli şekilde kontrol edildiği takdirde; iyileştirici kurt tedavilerinin yaşlanmayı önleyebileceğini ve kalp hastalığı ile demans gibi hastalıklara karşı koruma sağlayabileceği ihtimalini ortaya çıkarıyor. Çalışmanın yazarı ve College London Üniversitesi Sağlıklı Yaşlanma Enstitüsü’nde üniversite öğrencisi olan Bruce Zhang, şöyle açıklıyor: “Gelişmiş ülkelerdeki ortakçı mikroplara ve bağırsak kurtlarına maruz kalma seviyelerinde görülen azalma, alerjik ve otoimmün iltihabi bozuklukların artmasıyla bağlantılı. Bir diğer ihtimal ise ‘eski arkadışımız’ olan mikr

IŞIK SAÇAN BİTKİ ÜRETİLDİ!

  Rus bilim insanları yaptıkları çalışmalarda iki tür tütün bitkisi kullanıp bunların DNAsını değiştirerek tütün bitkisinin ışık yaymasını sağlamış durumdalar. DNA'larını değiştird ikleri bu iki tür tütün bitkisinin hayat döngüsü boyunca parlak bir ışık yaydıklarını ortaya koymuş durumda.  Futurism'de yayınlanan bir habere göre bilim insanları yaptıkları deneylerde bazı farklı bitki türlerine enjekte ettikleri kimyasallar sayesinde bitkilerin parlamasını sağlamaya çalışmışlar, bir diğer tabirle ışık saçan bitki üretilmeye çalışılmış. Fakat sadece bu bitkiler, herhangi bir müdahale gerektirmeden "biy blüminesans" göstermeye başlamış. Biyolüminesans; farklı şekillerde oluşan atomik düzeyde bir doğa olayıdır. Canlı orga nizmalarda, özel bir kimyasal reaksiyon sonucu oluşan ışık, her ne kadar doğa harikası bir olay olarak görünse de aslında canlının doğal ortamında genel olarak savunma, üreme gibi doğuştan sahip olunan bir tür içgüdü olarak tanımlanabilmektedir.  Yapılan

Biyofilmleri temizlemek için yeni yöntem “ Antimikrobiyal mikrorobotlar “

  Manyetik mikrorobotlar, dişin erişilmesi zor yüzeylerindeki biyofilmleri yok etmenin bir yolu olarak antibakteriyel ilaçlara bir alternatif olabilir. Pennsylvania Üniversitesi'nden biyologlar, demir oksit nanoparçacıklarını içeren ve dönen bir manyetik alan aracılığıyla kontrol edilen mikrobotları tasarlamak için diş hekimleri ve mühendislerle işbirliği yaptılar. Diş Hekimliği Fakültesi'nden Hyun Koo; “ Biyofilmler için mevcut tedaviler etkisizdir, çünkü koruyucu matrisi eşzamanlı olarak parçalama, gömülü bakterileri öldürme ve biyolojik olarak parçalanmış ürünleri fiziksel olarak kaldırma kabiliyetleri yoktur. Bu robotlar, üçünü de aynı anda çok etkili bir şekilde yapabilir ve hiçbir biyofilm izi bırakmaz ” dedi. Ekip, en büyüğü 10 mm uzunluğunda ve 5 mm çapında olan iki tür mikro robot tasarladı ve test etti, en küçüğü dişin içine sığabilecek büyüklükte ( 1 mm ) idi. Bunlardan ilki, biyofilmi “pulluk benzeri” bir biçimde çıkaran mıknatısların yönlendirebileceği bir çözelti

Araştırmacılar, 162 Yıllık Gizemi Çözerek Yeni Bir Böcek Türünü Keşfettiler

  150 yılı aşkın süredir devam eden bir yanılgı, gerçekleştirilen yeni bir çalışma ile açığa kavuşturuldu. Bilim insanları, kızböceği olarak sınıflandırılan bir fosilin aslında başka bir türe ait olduğunu keşfetti. Bilim insanları, 150 yıldan uzun bir süredir bir grup fosili, sulak alanlarda yaşayan ve sivrisinekler ile beslenen yusufçukların kuzenleri olan  kızböcekleri  olarak sınıflandırıyorlar. Ancak gerçekleştirilen yeni bir çalışma, bu sınıflandırmanın tamamıyla  hatalı  olduğunu ortaya çıkardı. Simon Fraser Üniversitesi’nden (SFU)  paleontolog Bruce Archibald liderliğinde gerçekleştirilen araştırmaya Royal British Columbia Müzesi'nden Robert Cannings, Brigham Young Üniversitesi'nden Robert Erickson ile Seth Bybee ve SFU'dan Rolf Mathewes dahil oldu ve bulgular Zootaxa’da yayınlandı. Al man paleontolog Hermann Hagen'in günümüzden  162 yıl önce , 1858'de kayda geçirmiş olduğu bir fosil neticesinde o günden bu yana araştırmaya konu olan tüm fosiller, paleontolog