Ana içeriğe atla

Yapay Zeka Finans Dünyasını Kırılgan Hale Getiriyor


Dünyadaki finansal kurumlar, artan rekabet baskısı ile beraber yapay zekaya büyük stratejik yatırımlar yaptı. Dünya Ekonomik Forumu’nun finansal hizmetlerdeki yeniliklere ilişkin geçmiş çalışmalarına dayanarak hazırladığı bir rapor, yapay zekanın finansal hizmetler üzerindeki etkisinin kapsamlı bir şekilde incelenmesini sağlıyor. İşte o rapordan detaylar:
  • Kurumların yapay zeka destekli ofis operasyonları hem çalışanların yeteneklerini geliştirme hızını artıracak hem de diğerlerinin bu yeteneklere sahip olmalarını gerektirecek.
  • Günümüzdeki farklılaşma yöntemleri ortadan kalktığında, yapay zeka, kurumlara kendilerini müşterilerle buluşturmak için yeni yollarsunarak, fiyat rekabetinden kaçmak için bir fırsat oluşturacak.
  • Müşteri deneyimleri, müşterinin finansal hayatlarının çoğunu otomatikleştiren ve finansal sonuçlarını iyileştiren yapay zeka çevresinde merkezileştirilecek.
  • Paylaşılan veri kümeleri üzerinde oluşturulan ortak çözümler, işlemlerin doğruluğunu, güncelliğini ve performansını önemli ölçüde artıracak, işlemlerde karşılıklı verimlilik sağlayacak ve mali sistemin güvenliğini artıracak.
  • Yapay zeka, müşteriler için arama ve karşılaştırma maliyetlerini düşürdüğü için, firmalar aradaki farkı piyasaya sürerek, büyük ölçekli müşterilerin getirilerini artıracak ve yenilikçiler için yeni fırsatlar meydana getirecek.
  • Her kurumun veri çeşitliliği için yarıştığı bir ekosistemde, rakipler ve potansiyel rakiplerle ortaklıkların yönetilmesi kritik önem taşıyacak. Aynı zamanda bu, stratejik ve operasyonel risklerle dolu olacak.
  • Verilerin gizliliğini ve taşınabilirliğini yöneten düzenlemeler, finansal ve finansal olmayan kurumların yapay zekayı kullanma konusundaki becerilerini şekillendirecek ve böylece şirketlerin rekabetçi konumlarıda önemli hale gelecek.
  • Yetenek dönüşümü, kurumların yapay zeka uygulamaları üzerinde en zorlayıcı sınırı olacak ve teknolojinin yanı sıra yeteneklerini etkin bir şekilde dönüştüremeyen firmaların ve coğrafyaların rekabetçi konumlarını riske atacak.
Bu rapor, Deloitte ile beraber Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan, konuyla ilgili uzmanlarla yapılan iki yüzü aşkın görüşme ve yedi küresel toplantı da dahil olmak üzere bir yıllık araştırmanın sonucudur.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünyamız Nasıl Evrim Geçirdi?

Evrende ve dünyamızda hiçbir şey aynı biçimde kalmaz. Madde, galaksiler, yıldızlar, yıldız sistemleri, gezegenler ve gezegenlerin bileşenleri sürekli bir evrimleşme sürecinden geçer. Atmosfer de bunların dışında değildir elbette. Oksijensiz dönem  Yer’in oluşumu aşağı yukarı 4,5 milyar yıl öncesine denk düşer. Güneş sistemi ve gezegenlerin oluşumuna dönük yapılan çalışmalarda Yer’in ilk oluşum döneminde oldukça sıcak olduğu ve atmosferinin de bulunmadığı öne sürülür. Yer’in bu devri; çeşitli büyüklükte göktaşlarının çarpması ve volkanik faaliyetler soncunca karbon dioksit ve azot gazı gibi gazların serbest kaldığı, suyun buhar olarak atmosferde bulunma olasılığının olduğu bir dönemdir. Yer’in oluşum dönemini temsil eden bir görsel çalışma. Gökcisimlerinin çarpması ve volkanik faaliyetler nedeniyle yer yüzeyi şu anki halinden çok uzakta. Bu dönemde ilkel atmosfer oluşumun başladığı ileri sürülmektedir. Dev çarpışma hipotezi de bu dönem için öne sürülmüştür. Bu hipotezde; Yer’

DNA Molekülü Hücre İçinde Hangi Kılıklara Girer?

Genetik, terminolojik açıdan çok zengin, yani çok fazla terimin bulunduğu bir bilim dalı. Özellikle kromozomlar ve kromozom sayıları hakkında konuşurken, kafa karışıklığı yaşanabiliyor. Homolog kromozom nedir? İkilenmiş kromozom nedir? Kromatit neydi, kromatin neydi? DNA tüm bunların neresinde? Bu terimlerin tanımlarını ve birbirleri ile ilişkilerini oturtmak gerekiyor. Bu amaçla, işe hücre bölünmesini anımsayarak başlayalım. Hücreler Çoğalmak İçin Bölünür Hücre çevrimi sırasında, ökaryotik organizmaların bedensel (somatik; üreme ile ilgisiz) hücreleri büyür ve bölünür. Mitoz adı verilen bu süreçte, tek bir ebeveyn hücrenin yerini iki tane özdeş yavru hücre alır.  Üreme hücrelerini oluşturmak için izlenen yol olan mayoza bu yazıda girmeyeceğiz. DNA Kopyalanır Bir hücre bölünmeden önce, taşıdığı tüm DNA’nın (nükleik asit moleküllerinin) kopyasını yapmalıdır ki, yavru hücrelerin her ikisi de genetik bilginin tam birer kopyasına sahip olabilsin. Her bir tekil DNA molekülü bir k

Gözler Olmadan “Görmek”: Görsel Olmayan Fotoreseptörler

Biz insanlar, büyük oranda gözlerimizden gelen veriyi işlemeye dayalı canlılarız ve normal bir görüşe sahip olanlarımız, dış dünyayı deneyimleme biçimimizde gözlerimizin hayati önemde olduğunu düşünmektedir. Görme, ışık temelli algılamanın ilerlemiş bir formudur, yani ışığa hassasiyettir. Fakat, gündelik yaşamımızda, ışık temelli algılamanın diğer bazı gelişmemiş biçimlerini de deneyimleriz. Örneğin hepimiz, sıcak Güneş’in hazzını derimizde hissederken, burada ışığı değil, ısıyı bir algı olarak kullanırız ve bu algımız için hiçbir göz veya özel fotoreseptör hücresine ihtiyaç duymayız. Bilim insanları, son yıllarda, insanlar da dahil olmak üzere pek çok hayvan türünün, gözlerin dışında, beklenmedik yerlerde, ışığı saptayabilen özel moleküllere sahip olduğunu keşfettiler. Bu “göz dışı fotoreseptörler”, genellikle, merkezi sinir sisteminde veya deride ve aynı zamanda da iç organlarda da sıklıkla bulunabiliyor. Peki göz dışı yerlerde bulunan bu ışığa duyarlı moleküller ne yapıyo