Ana içeriğe atla

Rüyaları Kontrol Etmek Artık Mümkün Mü?

Çağımızın en gizemli hastalıklarından birisi olan alzheimerin etkilerini azaltmak için kullanılan bir ilaç, şimdi de “lucid rüya” olarak bilinen kontrol edilebilir rüyaları istenilen zamanda görmek için kullanılabilir.
Rüyalar, bilincimizin derinliklerindeki dolaplarda asılı kalmış olan bazı kıyafetleri yeniden giydiğimiz sanal deneyimlerdir. Bilimin onlarca yıldır kontrol etmeye çalıştığı bu akıl illüzyonu, bazen bilinçli bir şekilde, tecrübe edildiği anda kontrol edilebilir. Bu tür rüyalara lucid rüyalar denir. Son derece nadir gerçekleşen lucid rüyaların yapay şekile tetiklenmeleri de güçtür. 


Yıllardır araştırmacılar, lucid rüya deneyimi yaşamak için en uygun uyku ya da nefes alıp verme şeklini keşfetmeye çalışıyorlar. Wisconsin-Madison Üniversitesi'ndeki bilim insanları, bugüne kadar keşfedilen en etkileyici lucid rüya aracını keşfettiler. Bu yeni yöntem, alzheimer hastalarının tedavisi için kullanılan bir ilaç sayesinde ortaya çıktı.


Galantamine adı verilen söz konusu ilaç, alzheimer tedavisi dışında merkezi sinir sistemindeki diğer bozuklukları da tedavi etmek için kullanılıyor. Lucid rüyalar için etki yarattığının keşfedilmesinin ardından bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, başka şaşırtıcı sonuçlar da verdi. 
Araştırmacılar, gönüllü olarak katılım sağlayan bir grup deneğe Galantamine verdiklerini ve bu ilacın lucid rüya görmelerini sağlayacağını söylediler. Aslında verdikleri ilaç sahteydi, yani plasebo etkisi yaratılmak istendi. Bu yaklaşım bir ölçüde işe yaradı ve sahte ilaç alan deneklerin %14’ü lucid rüya gördüklerini aktardılar. Sonraki deneyde ise araştırmacılar 4’er miligram gerçek ilaç verdiler, böylece söz konusu oran %27’ye yükseldi. Bir sonraki deneyde ise ilaç miktarı iki katına, yani 8 miligrama çıkartıldı. Bu kez katılımcıların %42’si lucid rüya gördüğünü aktardı.

Söz konusu ilacın hafıza fonksiyonunu arttırma eğiliminin, lucid rüya deneyimi yaşamakla ilgisi olduğu düşünülüyor. İsteğe bağlı olarak lucid rüyalar görme kavramını başka nereden hatırlıyor olabilirsiniz? Biz söyleyelim: Muhtemelen arkadaşlarınızla birlikte başka insanların bilinçaltı dünyalarında dolaşıp rüya içinde lucid rüya gördünüz. Eğer bu doğru değilse 2010 yılı yapımı olan Başlangıç (Inception) filmini izlemişsinizdir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dünyamız Nasıl Evrim Geçirdi?

Evrende ve dünyamızda hiçbir şey aynı biçimde kalmaz. Madde, galaksiler, yıldızlar, yıldız sistemleri, gezegenler ve gezegenlerin bileşenleri sürekli bir evrimleşme sürecinden geçer. Atmosfer de bunların dışında değildir elbette. Oksijensiz dönem  Yer’in oluşumu aşağı yukarı 4,5 milyar yıl öncesine denk düşer. Güneş sistemi ve gezegenlerin oluşumuna dönük yapılan çalışmalarda Yer’in ilk oluşum döneminde oldukça sıcak olduğu ve atmosferinin de bulunmadığı öne sürülür. Yer’in bu devri; çeşitli büyüklükte göktaşlarının çarpması ve volkanik faaliyetler soncunca karbon dioksit ve azot gazı gibi gazların serbest kaldığı, suyun buhar olarak atmosferde bulunma olasılığının olduğu bir dönemdir. Yer’in oluşum dönemini temsil eden bir görsel çalışma. Gökcisimlerinin çarpması ve volkanik faaliyetler nedeniyle yer yüzeyi şu anki halinden çok uzakta. Bu dönemde ilkel atmosfer oluşumun başladığı ileri sürülmektedir. Dev çarpışma hipotezi de bu dönem için öne sürülmüştür. Bu hipotezde; Yer’

DNA Molekülü Hücre İçinde Hangi Kılıklara Girer?

Genetik, terminolojik açıdan çok zengin, yani çok fazla terimin bulunduğu bir bilim dalı. Özellikle kromozomlar ve kromozom sayıları hakkında konuşurken, kafa karışıklığı yaşanabiliyor. Homolog kromozom nedir? İkilenmiş kromozom nedir? Kromatit neydi, kromatin neydi? DNA tüm bunların neresinde? Bu terimlerin tanımlarını ve birbirleri ile ilişkilerini oturtmak gerekiyor. Bu amaçla, işe hücre bölünmesini anımsayarak başlayalım. Hücreler Çoğalmak İçin Bölünür Hücre çevrimi sırasında, ökaryotik organizmaların bedensel (somatik; üreme ile ilgisiz) hücreleri büyür ve bölünür. Mitoz adı verilen bu süreçte, tek bir ebeveyn hücrenin yerini iki tane özdeş yavru hücre alır.  Üreme hücrelerini oluşturmak için izlenen yol olan mayoza bu yazıda girmeyeceğiz. DNA Kopyalanır Bir hücre bölünmeden önce, taşıdığı tüm DNA’nın (nükleik asit moleküllerinin) kopyasını yapmalıdır ki, yavru hücrelerin her ikisi de genetik bilginin tam birer kopyasına sahip olabilsin. Her bir tekil DNA molekülü bir k

Gözler Olmadan “Görmek”: Görsel Olmayan Fotoreseptörler

Biz insanlar, büyük oranda gözlerimizden gelen veriyi işlemeye dayalı canlılarız ve normal bir görüşe sahip olanlarımız, dış dünyayı deneyimleme biçimimizde gözlerimizin hayati önemde olduğunu düşünmektedir. Görme, ışık temelli algılamanın ilerlemiş bir formudur, yani ışığa hassasiyettir. Fakat, gündelik yaşamımızda, ışık temelli algılamanın diğer bazı gelişmemiş biçimlerini de deneyimleriz. Örneğin hepimiz, sıcak Güneş’in hazzını derimizde hissederken, burada ışığı değil, ısıyı bir algı olarak kullanırız ve bu algımız için hiçbir göz veya özel fotoreseptör hücresine ihtiyaç duymayız. Bilim insanları, son yıllarda, insanlar da dahil olmak üzere pek çok hayvan türünün, gözlerin dışında, beklenmedik yerlerde, ışığı saptayabilen özel moleküllere sahip olduğunu keşfettiler. Bu “göz dışı fotoreseptörler”, genellikle, merkezi sinir sisteminde veya deride ve aynı zamanda da iç organlarda da sıklıkla bulunabiliyor. Peki göz dışı yerlerde bulunan bu ışığa duyarlı moleküller ne yapıyo